Antalya, geçtiğimiz günlerde 45 dakikalık bir dolu felaketiyle sarsıldı. Yerel halk tarafından "kıyamet" olarak adlandırılan bu afet, kentin çeşitli bölgelerinde büyük hasara yol açtı. Aniden bastıran dolu, güneşli havanın bir anda karanlık bulutlar tarafından kaplanmasıyla başladı. Yoğun yağış ve büyük dolu taneleri, hem bireysel hem de ticari yaşamda derin yaralar açtı. Felaketin etkileri, dolunun mutluluğunu, umutlarını ve hayallerini silip süpürmesiyle birlikte, birçok vatandaşın gözyaşlarına sebep oldu.
Dolu, ilk olarak Antalya'nın merkezine yakın yerlerde etkili oldu ve burada insanların günlük yaşamını kısa sürede altüst etti. Yüzlerce aracın camları kırıldı, tarım arazileri büyük zarar gördü ve inşaatlar zarar gördü. Çiftçiler, ekinlerini toprağın altında kaybetmenin üzüntüsünü yaşarken, araç sahipleri güvenli alanlara ulaşmaya çalıştı. Gözyaşları içinde yardım çağrısında bulunan vatandaşlar, yerel yönetimlerden yardım bekliyor. Yerel yetkililer, hasar tespit çalışmalarının başladığını açıkladı, ancak birçok kişi bu durumun ne kadar süreceğinden endişeli.
Bölgede yaşanan bu felaket yalnızca fiziksel hasar yaratmakla kalmadı; aynı zamanda toplumsal bir travmaya neden oldu. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar, felaketin büyüklüğünü gözler önüne serdi. Vatandaşların dolunun ardından yaşadıkları korku ve şaşkınlık, pek çok kişiye göre hala taze bir hatıra olarak kalacak. Bir çiftçi, dolunun adeta bir savaş alanı gibi olduğunu belirterek, “Bütün hayallerim bir anda yıkıldı, ne yapacağımı bilemiyorum,” diyerek duygu dolu anlar yaşadı. Dolu sonrası yaşanan bu durumlar, Antalya halkının ne kadar dayanıklı olduğunu da ortaya koyuyor.
Antalya, her sene farklı doğal afetlerle boğuşan bir şehir olarak bilinse de bu dolu felaketi, birçok kişi için yaşanmış en yıkıcı olaylardan biri olarak kayıtlara geçti. Çiftçiler, mallarını kaybetmiş olsa da dayanışma ruhuyla birbirlerine destek olmayı sürdürüyor. Aileler, zor zamanlarda bir araya gelerek birbirlerine güç oluyor ve kayıplarını telafi etmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Bölge halkı, bu tür felaketlerden en az zararla çıkabilmek için iklim değişikliğine karşı daha fazla önlem alınması gerektiği düşüncesinde birleşiyor.
Yerel yönetimlerin, iyileştirme ve destek projeleri üzerinde çalışmaları bekleniyor. Önümüzdeki günlerde yapılacak olan toplantılarda, dolunun yarattığı yıkımın boyutları ve buna karşı atılacak adımlar masaya yatırılacak. Bunun yanı sıra, Antalya'nın iklim koşullarının değişmesi ve dolu benzeri olayların artarak devam etmesi, bölge halkını daha da kaygılandırıyor. “Bu tür olaylar artık üst üste geliyor, ne zaman rahat nefes alabileceğiz?” şeklindeki sorular, bölgede sıklıkla duyulmakta.
Sonuç olarak, Antalya'da yaşanan bu dolu felaketi, sadece bir doğal afet olmanın ötesine geçti. İşini, umudunu kaybeden, geçim sıkıntısı çeken birçok insan, bu tür felaketlerin aslında sadece doğanın bir uyarısı olmadığını, aynı zamanda insanlığın iklim değişikliği ve çevresel sorunlar karşısındaki duruşunu sorgulaması gerektiğini fark ediyor. Dolu felaketi, Antalya'nın gelecekteki dayanıklılığını ve sürdürülebilirlik ruhunu daha da güçlendirecek bir ders niteliği taşıyor.