Marmara Denizi'nde meydana gelen 3,7 büyüklüğündeki deprem, bölgede yaşayan vatandaşlar arasında paniğe yol açtı. Depremin kaynağı ve etkileriyle ilgili ayrıntılar netleşmeye başladı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından açıklanan verilere göre, depremin merkez üssü İstanbul’un Silivri ilçesi açıklarında yer aldı. Saat 15.58’de meydana gelen bu sarsıntının ardından bölgedeki rakamlara göre herhangi bir can kaybı veya ciddi hasar rapor edilmedi; fakat bölge halkı, sarsıntının ardından evlerinde ve iş yerlerinde endişe duymaya başladı.
Deprem, bölgedeki birçok ilçe ve komşu illerde hissedildi. Silivri, Çatalca, Beylikdüzü, Esenyurt ve daha birçok yerleşim yeri, depremin sarsıntısını yaşadı. İlk belirlemelere göre, 3,7 büyüklüğündeki deprem, kısa süreli bir şiddetle yaşandı. Ancak, bu büyüklükteki bir depremin, Marmara Bölgesi gibi aktif fay hattının bulunduğu bir alanda gerçekleşmesi yaşanılan endişeleri artırdı. Depremin süresi ise yaklaşık 10-15 saniye olarak bildirildi. Özellikle yüksek katlı binalarda yaşayan vatandaşlar, bu tür sarsıntılarda risk taşıdığı için daha temkinli davranmak durumunda kaldı.
Depremler konusunda uzman olan jeologlar ve sismologlar, yaşanan bu durumun, Marmara Bölgesi’nde normal karşılandığını belirtiyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Karamutoğlu, “Marmara Denizi'nde sık sık küçüklü-büyüklü depremler yaşanması, bölgenin sismik aktivitesi açısından beklenen bir durum. Ancak bu tür yoğunlukta depremler, sadece insanları değil, altyapıyı da etkileyebilir. Bu nedenle sürekli bir hazırlık içinde olmamız şart.” ifadelerini kullandı. Ayrıca uzmanlar, bu tür depremlerden sonra, özellikle yük taşıyan binalara dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
AFAD ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, olası bir gelişmeye karşı bölgedeki tüm ekiplerini harekete geçirerek, olası ihtimallere karşı anında analiz yapma yet üzerinde çalışmalara başladı. "Tehlikeyi önceden sezinleyen sistemlerin önem arz ettiğini" belirten Prof. Dr. Karamutoğlu, “Böyle sarsıntıların sonrasında, yapı denetimi ve halkı bilgilendirici kampanyaların önemini hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz” dedi. Ancak şu an için ciddi bir olumsuz durumun bulunmadığı belirtildi.
Bölge sakinleri, sosyal medya üzerinden depremin hemen ardından yaşadıkları hissiyatı paylaştı. Kimi “Evde oturuyorduk, sarsıldık” derken, kimi de “Aman dikkat edin, ne olur nasıl olsa” notunu düştü. Çeşitli kullanıcılar, deprem anında yerinden fırlayan eşyalarla ilgili fotoğraf ve videolar paylaştı. Afet Bilgi Sistemi üzerinden de bildirilen uyarı ve çağrılar, hemen bölge halkı ile iletişime geçildi. 3,7 büyüklüğündeki depremin, yine de Marmara'nın geçmişte yaşadığı büyük depremlerden çok daha az riskli olduğu vurgulandı.
Marmara Denizi'nde meydana gelen bu tür olayların, birçok insan üzerinde kaygı ve korku yarattığı bilinirken, afet yönetimi planlarının her daim güncel tutulması gerektiği bir kez daha hatırlatıldı. “Bu yalnızca Marmara’nın değil, tüm ülkenin sorunu” diyen uzmanlar, depremlerin sadece afet olarak değil, aynı zamanda halk sağlığı açısından da ele alınması gerektiğini ifade etti. Tüm verilerin inceleme altına alınarak, gerektiğinde aktif müdahale yöntemlerinin uygulanmasının önem taşıdığı üzerinde durdular.
Sonuç olarak, Marmara Denizi'nde meydana gelen 3,7 büyüklüğündeki deprem, vatandaşları endişelendirirken, uzmanlar tarafında yapılan açıklamalar, normal sismik aktivitenin habercisi olarak değerlendiriliyor. Ancak, her zaman alınacak önlemlerin önemine dikkat çekmek, yarınlar için hazırlıklı olmak adına önemli bir gereklilik olarak güncelliğini koruyor. Marmara Bölgesi, Türkiye'nin en yoğun nüfusuna sahip olmasının yanı sıra, aynı zamanda deprem riski ile ilgili en çok konuşulan bölgeler arasında yer alıyor. Yaşanan bu olay, bir kez daha, her an karşılaşabileceğimiz doğal afetlere karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatıyor.