Otizm spektrum bozukluğu (OSB), bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarında belirgin farklılıklarla karakterize edilen karmaşık bir gelişimsel bozukluktur. Yapılan araştırmalar, erkek çocukların otizm tanısı alma olasılığının kız çocuklara göre yaklaşık dört kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu durum, birçok ailenin ve araştırmacının kafasında çeşitli sorular yaratmaktadır. Otizmin erkeklerde daha yaygın olmasının ardındaki temel nedenler, genetik, biyolojik ve çevresel faktörlere dayanmaktadır. İşte bu konuyu daha derinlemesine inceleyerek anlamaya çalışalım.
Genetik faktörler, otizmin daha çok erkeklerde görülmesinin en önemli sebeplerinden biri olarak kabul edilmektedir. Araştırmalar, otizm ile ilişkili belirli genlerin, erkeklerde daha fazla etkili olduğunu göstermektedir. Örneğin, bazı genetik mutasyonlar, erkeklerde otizm spektrum bozukluğu riskini artırabilir. Kız çocuklarının iki adet X kromozomuna sahip olması, bazı genetik hataları telafi etme konusunda avantaj sağlarken, erkek çocukları yalnızca bir X kromozomuna sahiptir. Bu durum, erkekleri genetik mutasyonlar karşısında daha hassas hale getirebilir.
Gelişen genetik analiz teknikleri, belirli genlerin ve genetik varyasyonların otizm ile ilişkisini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Örneğin, ADD1, SHANK3 ve NRXN1 gibi genler, otizm ile ilişkili olduğu belirlenen genler arasındadır. Ondan daha çok sayıda gen buluşu yapılmakta ve araştırmacılar, otizm riskini artıran genetik faktörleri tanımlamak için çalışmaktadırlar. Buna ek olarak, aile geçmişinin de etkisi göz ardı edilmemelidir, çünkü otizm vakalarının yüzde 25 kadarında ailede başka bireylerde de otizm görülmektedir.
Otizmi tetikleyen biyolojik etkenler arasında hormonal farklılıklar da bulunmaktadır. Testosteronun erkeklerde daha yüksek seviyelerde bulunması, bazı araştırmalara göre otizm riskini artırabilir. Yüksek seviyelerde testosteron, beyin gelişimini etkileyebilir ve bu durum, sosyal etkileşim ve iletişim becerilerini olumsuz yönde etkileyen değişikliklere yol açabilir. 2006 yılında yapılan bir araştırma, gebelikte yüksek testosteron seviyelerine maruz kalan fetüslerin otizm geliştirme olasılığının arttığını göstermiştir.
Çevresel etmenlerin etkisi de göz ardı edilmemelidir. Hamilelik sırasında maruz kalınan enfeksiyonlar, toksinler ve diğer çevresel faktörler, fetüsün gelişimini etkileyebilir. Örneğin, gebelik döneminde yüksek düzeyde hava kirliliğine maruz kalan veya belirli ilaçları kullanan kadınların çocuklarında otizm gelişme olasılığının arttığına dair bazı çalışmalar bulunmaktadır. Özellikle ilk üç aylık dönemde annelerin geçirdiği enfeksiyonlar ya da psikolojik stres, çocuklarında otizm riskini artıran çevresel faktörler arasında sayılmaktadır.
Ayrıca, beslenme alışkanlıkları, vitamin eksiklikleri ve bağırsak sağlığı da otizm üzerinde rol oynayabilir. Hamilelik döneminde dengeli ve yeterli beslenmeyen kadınların çocuklarında otizm riskinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Özellikle folik asit, omega-3 yağ asitleri ve vitamin D seviyelerinin dikkate alınması gereken önemli besin ögeleridir.
Sonuç olarak, erkek çocuklarının otizme daha yatkın olmasının nedenleri karmaşık ve çok katmanlıdır. Genetik, biyolojik ve çevresel faktörler bir arada değerlendirilmelidir. Bu konuda daha fazla araştırma yapılması, otizm tanısı alma olasılığı daha yüksek olan erkek çocukları için daha etkili müdahale ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine zemin hazırlayacaktır. Ailelerin, toplulukların ve sağlık profesyonellerinin otizm ile ilgili farkındalığını artırmak, daha sağlıklı gelecek nesillerin yetişmesine katkı sağlayacaktır.