Son günlerde dünya gündemini sarsan bir gelişme, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'ın nükleer programına yönlendirdiği 30 milyar dolarlık yatırım hakkında yaptığı sert eleştiriler oldu. Trump, bu durumu “dünyanın en tehlikeli hareketlerinden biri” olarak nitelendirerek, ABD’nin ulusal güvenliğine büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Peki, bu açıklamalarının arka planında neler yatıyor? İran ve ABD arasındaki bu gerilim nasıl bir dönüş alacak? İşte tüm detaylar.
Trump, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda, "İran, nükleer yeteneklerini artırmak için bu kadar büyük bir yatırımı nasıl yapabiliyor? Bu, dünyadaki dengeyi bozacak bir durumdur." ifadelerinin yanı sıra, Biden yönetimine de eleştirilerde bulundu. "Biden, nükleer anlaşmayla İran’a daha fazla güç sağladı. Bu yanlıştı ve şimdi sonuçlarıyla yüzleşiyoruz." diyerek, mevcut hükümetin politikalarını hedef aldı. Trump’ın bu açıklamaları, birçok kişinin dikkatini çekti ve sosyal medya platformlarında geniş yankı buldu.
Eleştiriler sadece Trump ile sınırlı kalmadı; birkaç Cumhuriyetçi senatör ve kongre üyesi de benzer görüşleri paylaştı. İran’ın nükleer silah programına karşı daha güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiğini savunan bu isimler, ABD’nin bu konudaki yumuşak tutumunu sorguladılar. "Uluslararası toplumun bu duruma kayıtsız kalması sadece İran’ı daha da güçlendirecek." şeklindeki açıklamalar, partiler üstü bir kaygıyı ortaya koydu.
İran, uzun bir süredir nükleer programını geliştirmek için çalışıyor ve bu durum, birçok ülke için alarm zillerini çaldırıyor. Ülkenin nükleer faaliyetleri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından sıkı bir şekilde izleniyor. Ancak İran yönetimi, bu yatırımların tamamen barışçıl amaçlar doğrultusunda yapıldığını savunuyor. İran Dışişleri Bakanı, "Bu gelişmeler, ülkemizin ulusal güvenliğini güçlendirmek için gerekli" derken, diğer ülkelerin endişelerini görmezden geldiklerini belirtti.
Öte yandan, büyük güçlerin karşılıklı çıkarlarının olduğuna dikkat çeken analistler, ABD ve İran arasındaki çatışmanın sadece iki ülke ile sınırlı kalmayacağını, bu durumun bölgedeki diğer ülkeleri ve küresel dengeleri de etkileyeceğini vurguluyor. Özellikle Avrupa ülkeleri, İslam Cumhuriyeti’nin nükleer kapasitesini kontrol altında tutmak için diplomatik çabalarını artırmak durumunda kalabilir.
Sonuç olarak, Trump’ın İran’a yönelik eleştirileri, uluslararası siyasette yeni bir tartışmayı ateşlemiştir. ABD'nin nükleer anlaşmalar bağlamındaki tavrı, önümüzdeki günlerde daha fazla tartışma ve eleştiri doğuracak gibi görünüyor. İran'ın büyüyen nükleer kapasitesi ise, dünya genelinde bir tehdit algısı yaratmaya devam ediyor. Gelecek, bu çalkantılı dönemlerin nasıl şekilleneceğini gösterecek.